Berger, komiği “gülünç olan”ın sınırlarına hapsetmekle kalmayıp onun felsefi, psikolojik ve toplumsal kökenlerine doğru kapsamlı bir yolculuk yapıyor. Gülmenin fizyolojisinden toplumsal işlevlerine, felsefenin komik olanla kurduğu gerilimli ilişkiden dinin kahkahaya verdiği karşılığa kadar geniş bir yelpazede ilerleyen yazar, kahkahanın insan deneyimindeki çok katmanlı rolünü açığa çıkarıyor. Ona göre mizah, en sıradan durumlarda bile insanı kendi sınırlılıklarından azade eden bir özgürleşme alanı yaratır.
Kitapta komedinin farklı alttürleri de inceleniyor: Teselli sunan trajikomedi, zekânın oyunu olarak mizah, toplumsal bir silah gibi işleyen hiciv… Berger, bütün bu türlerin ardında insanın varoluşsal kaygılarını dönüştüren bir güç bulunduğunu savunuyor. Bir şakanın ardında bile bazen felsefi bir iddia, teolojik bir sezgi ya da toplumsal bir eleştiri gizlenebilir. Kahkaha, bu bakımdan hem bir masumiyet göstergesi hem de bir başkaldırıdır.
Eserin en dikkat çekici yanlarından biri, kahkaha ile aşkınlık arasındaki bağı tartışmasıdır. Berger, komiğin yalnızca gündelik bir eğlence olmadığını, insanın kendi ötesine geçme, hayatın anlamına dair yeni bir pencere aralama çabasıyla doğrudan ilişkili olduğunu gösterir. Ona göre kahkaha, trajedinin ortasında bile hayatın yeniden kurulabileceğini hatırlatan bir işarettir. Bu nedenle mizah, varoluşun derinliklerinde yankılanan bir özgürleşme biçimidir.
Özgün üslubu ve geniş entelektüel perspektifiyle Özgürleştiren Kahkaha, yalnızca bir sosyoloji kitabı değildir, aynı zamanda felsefi bir keşif ve teolojik bir davettir. Berger, insan deneyiminin kırılganlığını ve karmaşıklığını kahkahanın ışığında yeniden yorumlarken, okuru da kendi hayatında gülmenin taşıdığı anlamı sorgulamaya davet eder.
Türkçeye Erdem Tilci’nin titiz çevirisiyle kazandırılan eser, mizahın insanlık tarihindeki evrensel ve kültürel boyutlarını bir araya getirerek okura hem düşündürücü hem de keyifli bir yolculuk sunuyor. Berger’in satırlarında kahkaha, basit bir neşe değil özgürleştirici bir eylem, insan ruhunun sınırlarını genişleten bir imkân olarak karşımıza çıkıyor.